2 Ekim 2008 Perşembe

İdrarla Gebelik Testi


İdrarla gebelik testi
Tüm hamile kadınların başvurduğu en pratik test usülü, tüm eczanelerden temin edilebilecek, idrarla yapılan hamilelik testleridir.
Eczanelerden kolayca temin edilebilen ucuz ve basit bir yöntemdir.
hCG ismi verilen gebelik hormonunun idrarda tespiti prensibine dayanır.
hCG düzeyi 20miÜ üzerinde ise pozitif sonuç verir.
Cinsel birleşmenin ertesi günü yapılması anlamsızdır, hiçbir sonuç vermez.
Sağlıklı bir sonuç alınması için adet gününün 1-2 gün geçmesi gerekmektedir.
Kanda yapılan B-HCG testi miktarı tam gösterdiğinden dolayı çok duyarlıdır ve adet günü daha geçmeden sonuç verir.
* Sabah ilk idrar konsantre olduğu için daha sağlıklı sonuç verir.
* Gebelik testini aç veya tok yapmanız fark etmez.
* İdrar testinin yanlış negatif çıkma ihtimali az da olsa mümkün olduğundan dolayı adet gününüzden 1-2 gün sonra yaptığınız test Negatif yani Yok çıkar ise 2-3 gün sonra tekrar edin.
İdrar testinde ;
Tek çizgi çıkar ise negatif,
Çift çizgi çıkar ise pozitif,
İkinci çizgi silik ise şüpheli olarak değerlendirilir. (2-3 gün sonra tekrar et)
Hatalı negatif test çok erken yapıldığında veya kullanılan testin bozuk veya günü geçtiği durumlarda görülebilir.
Hatalı pozitif test bazı ilaçların kullanımında veya kimyasal gebelik durumunda ortaya çıkar.Çok nadir görülür.
Gebelik testinde en küçük bir şüpheniz olduğunda mutlaka doktorunuza başvurun.
Hamilelikte 40 Hafta Boyunca Sizi Neler Bekliyor ?
Hamilelik dönemi, aynı zamanda kaygı dönemi… Aklınızda pek çok soru işareti oluşabilir. Bu 40 haftalık süreci daha rahat ve huzurlu geçirebilmeniz için, size aşama aşama bilgi veren bir rehber hazırladık.

Gebelikte 0-7 Hafta

Eğer düzenli olarak gittiğiniz bir doktorunuz yoksa, hamile olduğunuzu öğrendiğiniz andan itibaren, güvenebileceğiniz bir doktor bulmalı ve ilk muayenezi olmalısınız.
Doktorunuz size folik asit tavsiyesi önerdiyse, bilmenizde fayda var: günlük önerilen doz 0.4 miligramdır ve bunun tümünü tek bir dozda almalısınız.
Cinsel yaşamınızı normal şekilde sürdürebilirsiniz. Fakat kanama, ağrı, düşük, erken doğum, enfeksiyon gibi riskli durumlarda, cinsel yaşamınıza kısıtlama getirmeniz gerekebilir.

Gebelikte 8-11 Hafta

Hormonlarınızın etkisiyle bu haftalarda çeşitli cilt problemleri yaşayabilirsiniz.
Artık ultrasonda bebeğinizin kalp atışlarını duyabilirsiniz.
Göğüslerinizde dolgunluk ve hassasiyet artabilir. Göğüslerinizi alttan destekleyen bir sutyen kullanmanızda fayda var.
Mide yanması sorunu yaşayabilirsiniz.
Saçlarınız ve tırnaklarınız çok daha hızlı uzayacaktır.
11-14 üncü haftalar arasında ” ikili test ” yapılır ve bebeğin ense kalınlığı ölçülerek down sendromu riskine bakılır.
Gebelikte 12-19 Hafta

Bu dönemde burun kanaması, tansiyon düşüklüğü, kasık ağrıları görülebilir.
14 üncü haftadan sonra ikinci trimester döneme giriyorsunuz. Bu dönem gebelikte en rahat edeceğiniz dönemdir. Bulantılarınız kalmaz.
Bebeğin cinsiyeti artık görülebilir.
üçlü test yapılır.

Gebelikte 20-23 Hafta

Bu haftalarda Renkli Doppler Ultrasonografi yapılır.
Renkli Doppler Ultrasonografi : damar içindeki değişiklikleri rakamsal, görsel ve işitsel olarak inceleyebilmeyi sağlayan bir teknolojidir.

Gebelikte 24-28 Hafta

Hamileliğinizde görülen şeker hastalığı için, doktorunuz sizden şeker yükleme testi yapılmasını önerebilir.
Bacak krampları, rahimde ani kasılmalar, basur, varisler, bacaklarda şişlik, kaşıntılı cilt çatlakları, bel ağrıları, ayağınızdaki şişmeler, mide yanması ve hazımsızlık yaşayabilirsiniz.
Nefes alma problemi de ortaya çıkabilir. Başınızın altına yüksek bir yastık koyarak uyamayı deneyin.

Gebelikte 29-31 Hafta

Bacaklarınızda kasılmalar ve kramplar hissedersiniz, doktorunuza danışarak magnezyum takviyesi alabilirsiniz.
Bu dönemde çok sık rüya gördüğünüzü farkedeceksiniz.
Ellerinizde de ödem oluşabilir.

Gebelikte 32-33 Hafta

Çalışıyorsanız, 32. haftanın sonunda yasal doğum iznine ayrılma hakkına kavuşuyorsunuz. Doktorunuzun onayıyla, 37 inci haftaya kadar çalışabilir ve bu süreyi doğum sonrası izninize ekleyebilirsiniz.
Gebelikte 34-36 Hafta

Braxton-Hicks adı verilen ve sizi doğuma hazırlayan kasılmalar sıklaşabilir. Kısa sürerler ve düzensizdirler.
Bebeğinizin hareket etmesi sağlıklı olduğunun göstergesidir.
36 ncı haftadan itibaren muayeneye her hafta gitmelisiniz.
Gebelikte 37-40 Hafta

Doktorunuz doğuma engel bir ” çatı ” darlığını tespit için muayene yapar.
Doğum sancıları her an başlayabileceğinden, nasıl bir sancı olduğunu bilmelisiniz. Doğum başladığında, kasılmalar düzenli aralıklarla oluşur. 10 dakikada üç kez ortaya çıkar ve her kasılma yaklaşık 50 saniye sürer.

Hamilelik


Sezaryan ile doğum
Sezaryan ile doğum kısaca anlatılacak olursa, bebeğin, çeşitli nedenlerle anne karnından rahimi yani uterusu cerrahi müdahele ile açarak çıkartılmasıdır. Vajinal doğumun mümkün olmadığı, annenin hayatının veya bebeğin sağlığının tehlikede olduğu teşhisi koyulan durumlarda
Daha önceleri, anestezi için kullanılan ilaçların yetersizliği ve bebeğe olan tehlikesinden ötürü, korkulan bir ameliyat olmasına karşın günümüzde teknolojinin ilerlemesi, yeni ilaçların ve anestezininin gelişmesi sayesinde risk çok daha azaltılmış bir ameliyattır.
Sezeryan, ortalama 45 dk – 1 saat arasında sürer. Ameliyata Pfanenstel dediğimiz kasık bölgesinin (symphisis pubis kemiği) yaklaşık 3-4 cm üzerinden yatay şekilde, 10 cm lik bir kesi ile başlanır. Ardından cilt altı yağ dokusu, kasların koruyucu kılıfı yani fasya, kas tabakası, parietal periton yani karın içi zarı, visceral periton, uterus ve amniyon zarı kesilerek anne karnındaki bebeğe ulaşılır. Bebek alındıktan sonra göbek bağı klemplenerek kesilir, bebek çocuk doktoruna verilerek ilk muayenesi yapılır.
Bebeğin çıkartılmasını takiben plasenta rahmin içinden çıkarılır ve ramin içi zarlardan temizlenir. Uterus yani rahim kas tabakası dikilir ,visceral periton yani rahmi saran zar dikilir, ardından sırayla parietal periton , kas tabakası, fasya, cilt altı ve cilt dikilerek ameliyat sonlandırılır.
Normal doğum
Bebeğinizin, doğum kanalınız yoluyla dünyaya gelmesine normal doğum denir. Normal vajinal doğumun üç evresi vardır. 1. Sancılarınızın başlamasından serviks (Rahim ağzı) açıklığının tam olmasına kadar süren ilk evre. 2. Bebeğinizin doğuşu ile tamamlanan ikinci evre. 3. Plasentanın (Eş) çıkmasıyla tamamlanan üçüncü evre. Üçüncü evrenizden sonra ise, kanama ya da yırtıklarınızın kontrolü yapılarak, epizyotomi veya varsa yırtıklarınızın dikilmesi işlemi yapılır.
Sizin sabrınızı ve dayanıklılığınızı zorlayabilen, vajinal doğumdan çekinmenize yol açan uzun süreli ağrılarınız, doğumunuzun birinci evresinde gerçekleşir ve bir amaca yöneliktir. Bu evrede genellikle düzenli aralıklarla gelen her sancınız, rahminizin kasılmasına, rahim ağzınızın açılmasına ve bebeğinizin aşağı doğru itilmesine neden olur. Başka bir deyişle, gelen her sancınız, bebeğinizi size biraz daha yaklaştırır.
Normal vajinal doğumun üstünlükleri

Normal vajinal doğumun, hem sizin hem de bebeğiniz için sezaryenle doğuma göre üstünlükleri vardır. Vajinal doğumunuz sonrasında, birkaç saat içinde normal aktivitelerinizi yapabilir, çok kısa sürede bebeğinizi emzirmeye başlayabilirsiniz. Ayrıca normal doğum ile hamilelik öncenizdeki yaşamınıza dönmeniz çok daha kolay olur. Normal doğumunuz sonrası vücudunuzun eski şekline dönmesi, sezaryene oranla daha çabuktur. Doğumunuzu yapar yapmaz bebeğinizi kucaklayabilir ve emzirebilirsiniz. Ayrıca doğumunuz sırasında bebeğinizin dünyaya gelişine canlı canlı şahit olabilir ve o tarifsiz mutluluğu yaşayabilirsiniz hem de bebeğinizle çok daha çabuk özel bir bağ kurabilirsiniz.

Normal gerçekleştireceğiniz doğumunuz sırasında, bebeğiniz kemik kanalınızdan geçip (Pelvis kemikleriniz), vajinanızdan çıkarken göğüs kafesinde oluşan baskı, bebeğinizin akciğerlerindeki sıvının çok büyük kısmının boşalmasına ve nefesini daha rahat almasına yardımcı olur. Sezaryenle yapacağınız doğumda bu durum söz konusu olmadığından, sezaryenle doğan bebeklerde “yeni doğanın geçici takipnesi” ve “ıslak akciğer” adı verilen solunum sıkıntıları, vajinal doğuma oranla 5 kat daha sık görülür.
Doğum ağrısı nedir?
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Doç. Dr. Hanife Altunkaya: “Doğum ağrısı kendine has özellikleri olan, çok yönlü bir ağrıdır. Doğum sırasında, doğumun evrelerine göre ağrının şiddeti, süresi, yayılımı ve kalitesi değişir.” diyor ve konu ile ilgi bizi bilgilendiriyor.

Doğum ağrısı, insanın hissedebileceği ağrıların en şiddetlisidir, ancak bunun yanı sıra en hızlı unutulanıdır. Hamileliğinizde ağrınızı algılanmanızda sensoriyel, emosyonel, davranışsal ve çevresel faktörlerinizin de etkisi vardır. Ağrı, doğumunuzun başladığını bildiren, biyolojik bir işarettir, ancak doğumunuza ağrınızın mutlaka eşlik etmesi gerekmez.
Doğum ağrınız, primer olarak rahminizden ve perine (Vajina girişi ile makat arasında kalan bölge) bölgenizdeki ağrı reseptörlerinizden kaynaklanır. Rahim, rahim ağzı, pelvis ve perineden gelen ağrılı uyaranlarınız, spinal kord segmentleri tarafından, innerve edilen dermatomlar boyunca hissedilir. Doğumunuzun başlangıç dönemindeki ağrınız, rahim kasılmalarınıza ve rahim ağzınızın gevşemesine (Servikal dilatasyon) neden olan ağrıdır. Bu yüzden, doğumunuzun ilk döneminde ağrınız genellikle bel, göbek çevresi ve pubiste hissedilir. Doğumunuzun ikinci evresinde ise, pelvis tabanının gerilmesi ve vajinanızdan kaynaklanan ağrı daha alt seviyelerde (Uyluk ve bacaklarınızda yanıcı, sızlayıcı kramp tarzında) hissedilir.

Hamilelik



Sezaryan ile doğum
Sezaryan ile doğum kısaca anlatılacak olursa, bebeğin, çeşitli nedenlerle anne karnından rahimi yani uterusu cerrahi müdahele ile açarak çıkartılmasıdır. Vajinal doğumun mümkün olmadığı, annenin hayatının veya bebeğin sağlığının tehlikede olduğu teşhisi koyulan durumlarda
Daha önceleri, anestezi için kullanılan ilaçların yetersizliği ve bebeğe olan tehlikesinden ötürü, korkulan bir ameliyat olmasına karşın günümüzde teknolojinin ilerlemesi, yeni ilaçların ve anestezininin gelişmesi sayesinde risk çok daha azaltılmış bir ameliyattır.
Sezeryan, ortalama 45 dk – 1 saat arasında sürer. Ameliyata Pfanenstel dediğimiz kasık bölgesinin (symphisis pubis kemiği) yaklaşık 3-4 cm üzerinden yatay şekilde, 10 cm lik bir kesi ile başlanır. Ardından cilt altı yağ dokusu, kasların koruyucu kılıfı yani fasya, kas tabakası, parietal periton yani karın içi zarı, visceral periton, uterus ve amniyon zarı kesilerek anne karnındaki bebeğe ulaşılır. Bebek alındıktan sonra göbek bağı klemplenerek kesilir, bebek çocuk doktoruna verilerek ilk muayenesi yapılır.
Bebeğin çıkartılmasını takiben plasenta rahmin içinden çıkarılır ve ramin içi zarlardan temizlenir. Uterus yani rahim kas tabakası dikilir ,visceral periton yani rahmi saran zar dikilir, ardından sırayla parietal periton , kas tabakası, fasya, cilt altı ve cilt dikilerek ameliyat sonlandırılır.




Bebeğinizin, doğum kanalınız yoluyla dünyaya gelmesine normal doğum denir. Normal vajinal doğumun üç evresi vardır. 1. Sancılarınızın başlamasından serviks (Rahim ağzı) açıklığının tam olmasına kadar süren ilk evre. 2. Bebeğinizin doğuşu ile tamamlanan ikinci evre. 3. Plasentanın (Eş) çıkmasıyla tamamlanan üçüncü evre. Üçüncü evrenizden sonra ise, kanama ya da yırtıklarınızın kontrolü yapılarak, epizyotomi veya varsa yırtıklarınızın dikilmesi işlemi yapılır.


Sizin sabrınızı ve dayanıklılığınızı zorlayabilen, vajinal doğumdan çekinmenize yol açan uzun süreli ağrılarınız, doğumunuzun birinci evresinde gerçekleşir ve bir amaca yöneliktir. Bu evrede genellikle düzenli aralıklarla gelen her sancınız, rahminizin kasılmasına, rahim ağzınızın açılmasına ve bebeğinizin aşağı doğru itilmesine neden olur. Başka bir deyişle, gelen her sancınız, bebeğinizi size biraz daha yaklaştırır.


Normal vajinal doğumun üstünlükleri
Normal vajinal doğumun, hem sizin hem de bebeğiniz için sezaryenle doğuma göre üstünlükleri vardır. Vajinal doğumunuz sonrasında, birkaç saat içinde normal aktivitelerinizi yapabilir, çok kısa sürede bebeğinizi emzirmeye başlayabilirsiniz. Ayrıca normal doğum ile hamilelik öncenizdeki yaşamınıza dönmeniz çok daha kolay olur. Normal doğumunuz sonrası vücudunuzun eski şekline dönmesi, sezaryene oranla daha çabuktur. Doğumunuzu yapar yapmaz bebeğinizi kucaklayabilir ve emzirebilirsiniz. Ayrıca doğumunuz sırasında bebeğinizin dünyaya gelişine canlı canlı şahit olabilir ve o tarifsiz mutluluğu yaşayabilirsiniz hem de bebeğinizle çok daha çabuk özel bir bağ kurabilirsiniz.


Normal gerçekleştireceğiniz doğumunuz sırasında, bebeğiniz kemik kanalınızdan geçip (Pelvis kemikleriniz), vajinanızdan çıkarken göğüs kafesinde oluşan baskı, bebeğinizin akciğerlerindeki sıvının çok büyük kısmının boşalmasına ve nefesini daha rahat almasına yardımcı olur. Sezaryenle yapacağınız doğumda bu durum söz konusu olmadığından, sezaryenle doğan bebeklerde “yeni doğanın geçici takipnesi” ve “ıslak akciğer” adı verilen solunum sıkıntıları, vajinal doğuma oranla 5 kat daha sık görülür.
Doğum ağrısı nedir?
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Doç. Dr. Hanife Altunkaya: “Doğum ağrısı kendine has özellikleri olan, çok yönlü bir ağrıdır. Doğum sırasında, doğumun evrelerine göre ağrının şiddeti, süresi, yayılımı ve kalitesi değişir.” diyor ve konu ile ilgi bizi bilgilendiriyor.


Doğum ağrısı, insanın hissedebileceği ağrıların en şiddetlisidir, ancak bunun yanı sıra en hızlı unutulanıdır. Hamileliğinizde ağrınızı algılanmanızda sensoriyel, emosyonel, davranışsal ve çevresel faktörlerinizin de etkisi vardır. Ağrı, doğumunuzun başladığını bildiren, biyolojik bir işarettir, ancak doğumunuza ağrınızın mutlaka eşlik etmesi gerekmez.


Doğum ağrınız, primer olarak rahminizden ve perine (Vajina girişi ile makat arasında kalan bölge) bölgenizdeki ağrı reseptörlerinizden kaynaklanır. Rahim, rahim ağzı, pelvis ve perineden gelen ağrılı uyaranlarınız, spinal kord segmentleri tarafından, innerve edilen dermatomlar boyunca hissedilir. Doğumunuzun başlangıç dönemindeki ağrınız, rahim kasılmalarınıza ve rahim ağzınızın gevşemesine (Servikal dilatasyon) neden olan ağrıdır. Bu yüzden, doğumunuzun ilk döneminde ağrınız genellikle bel, göbek çevresi ve pubiste hissedilir. Doğumunuzun ikinci evresinde ise, pelvis tabanının gerilmesi ve vajinanızdan kaynaklanan ağrı daha alt seviyelerde (Uyluk ve bacaklarınızda yanıcı, sızlayıcı kramp tarzında) hissedilir.


Cocuklarimiz



Çevresiyle iletişim kuramayan, çabuk ağlayıp kırılan, kendini ifade edemeyen çocuklar, ileride sosyal fobiye aday Çocuğun geleceği için anne babalara çok iş düşüyor. Toplumda her 10 kişiden birinin yaşamını etkileyen sosyal fobi rahatsızlığının kökeni çocukluk çağlarına uzanıyor.Uzmanlar, "Çevresiyle iletişim kuramayan, alıngan, çabuk ağlayıp kırılan, mızmız" çocukların ilerde sosyal fobiye aday olduklarını bildiriyor. Psikiyatrist Nihat Kaya, sosyal fobiye aday bir çocuğun nasıl anlaşılabileceğini şöyle anlattı:"Çocuk anne - babaya bağımlıdır, dizinin dibinden ayrılmaz, uzaklaşıp bir yere gidince sürekli ağlar. Akranlarıyla iletişim kuramaz, oyun oynamaz. Bir şey istediğinde kendisi isteyemez, 'Anne baba git sen iste' der. Okulda çok sessizdir, kimseyle arkadaşlık kuramaz, öğretmen soru sorduğu zaman bildiği halde parmak kaldırmaz, öğretmeni tahtaya kaldırdığında, bildiği halde başarılı olamaz, yüzü kızarır, konuşamaz, aşırı heyecanlanır."Kaya, şöyle devam etti: "Böyle durumlarda çocuğa 'Diğer kardeşin ne kadar girişken. Ona bak, ibret al, utan. Sen neden böyle çekingen, utangaç, korkak çocuksun? Kız gibi oğlansın. Git başımdan, senden utanıyorum' gibi ifadeler kullanılmamalı. Çocuk, doğrudan emir veriyor hissi uyandırmadan, doğal ortamlar sağlanarak, ilgi alanlarını keşfederek desteklenmeli."


TIRNAK YEME ALIŞKANLIĞI


OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLAR NEDEN TIRNAK KEMİRİR?
Çouğunuz tırnak kemirmeye başladı ise bir şeylerden endişe duymaya başlamış demektir. Endişe diye tanımlanan kavramın altında birçok değişik neden olabilir. Merak, sıkıntı, zaman geçirme, stresi atlatma ya da sadece alışkanlık bu kavramın alt başlıklarıdır. Parmak emme, saç ile oynama, burun çekiştirmede tırnak kemirme gibi çocukların yaptığı benzer hareketlerdir. Tırnak kemirme içlerinde en yaygın olanıdır. Yapılan araştırmalar sonucunda hemen hemen tüm çocukların değişik dönemlerde tırnak kemirdiği saptanmıştır.Yine araştırmalar sonucunda okul dönemi çocuklarının üçte birinin ve ergenlik dönemi çocuklarının yaklaşık yarısının tırnak kemirdiği saptanmıştır. Yaşı ilerlediğinde ise çoğu çocuğun bunu kendi kendine bıraktığı tespit edilmiştir.


NELER YAPILABİLİR?


Ellerini meşgul tutmak...

Eğer çocuğunuz tırnaklarını kemiriyorsa elinde tutması için küçük oyuncaklar, toplar vererek dikkatini o yöne çekebilirsiniz.Tırnaklarını çok kısa keserek kemirmesini aza indirgeyebilirsiniz.
Bekleyip ümit etmek...
Biz anne-babalar içinde en iyi yapılabilecek şey davranışı görmezlikten gelmektir. Tırnak kemirme küçük yaşlarda bilinçsiz yapılan bir hareketttir. Çocuğunuz kemirdiğinin farkında bile olmayabilir. Siz bunu engellemeye çalışarak çocuğun dikkatini bu tarafa çekip fark etmesini sağlarsınız. Ceza vermek küçük yaş çocuklarında konunun giderilmesinde yardımcı olmayacaktır. Baskı yapıldığı zaman çocuklarda ters tepkiye yol açacak ve davranışı daha da tetikleyebilecektir. Tırnak uçlarına bir şeyler sürüp engellemeye çalışmak ise küçük yaş çocukları için anlaşılmaz bir ceza sistemidir. Bu tip önlemler ilkokula başladığı ve kendi kendine bırakmayı istediği dönemde daha etkili olabilir.


Kontrol etmek
Tırnak kemirme, diğer sinirli davranışlarla birleşirse çocuğun üzerinde bir gerilim olduğu sinyalini verir. Eğer çocuğunuz tırnaklarını kuvvetlice kemirip tırnaklarını yara yapıp, kanatıyorsa araştırmacılar doktorunuza danışmanızda fayda olacağını söylüyor .
Araştırmacılar bu konuda ise en iyi yöntemin görmezlikten gelip, tamamen yok saymak olduğunu söylüyor. Önerilen şekilde davranıldığında da alt bezi gibi bir gün aniden hayatınızdan çıkacağını söylüyorlar.

Dinimizde Kadinin Yeri




İslamiyet’ten önce kadının hiç değeri yoktu. Araplar, kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı. Kâbe etrafında bile kadınlar çıplak dolaşırlardı. Müslümanlık gelince bu kötü âdetler son bulmuştur.
Bugün de dünyanın birçok yerinde kadınlar horlanmaktadır. Rusya’da da kadına zulmedildi. Zorla Kolhozlara sokuldu. Erkek gibi, en ağır işlerde, erkek şeflerin baskısı altında, insafsızca boğaz tokluğuna, hayvanlar gibi, en ağır işlerde zorla çalıştırıldı. Fakat zulüm payidar olmadı. Bilinen akıbete uğradı.
Hür dünya dedikleri Hıristiyan ülkelerde ve İslam ülkeleri denilen Arap ülkelerinde, (Hayat müşterektir) denilerek, kadınlar da, fabrikalarda, tarlalarda, ticarette, erkekler gibi çalışıyorlar. Çoğunun evlendiklerine pişman oldukları, mahkemelerin boşanma davaları ile dolu olduğu, günlük gazetelerde sık sık görülmektedir.
Bir kadın yazar da diyor ki:(Ne zaman bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların üstüne oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor. Ve şaşıyorum: İyi kötü birer kişilikleri olan bu kadınlar, orada öylece durup o arabaların birer aksesuarı gibi pazarlanmayı nasıl içlerine sindiriyorlar? Hem, kadın cinsini bu kadar aşağılatan o kadınlara karşı, hem de onları oraya oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya çalışanlara karşı öfke doluyor içim.)
Kadınlar, İslam dininin kendilerine verdiği kıymeti, rahatı, huzuru, hürriyeti ve boşanma hakkına malik olduklarını bilmiş olsalar, bütün dünya kadınları, hemen Müslüman olurlardı.
Müslümanlıkta kadın sultandır. Dinimiz kadına çok değer vermiş, erkeğe de çok mesuliyet yüklemiştir. İslamiyet’te kadın ev içinde ve dışında çalışmak, para kazanmak zorunda değildir. Evli ise erkeği, evli değilse babası, babası da yoksa, en yakın akrabası çalışıp onun her ihtiyacını karşılamaya mecburdur. Kendisine bakacak hiç kimsesi bulunmayan kadına, devletin yardım sandığı bakar.
İslamiyet’te geçim yükü erkek ve kadın arasında paylaştırılmamıştır. Bir erkek, hanımını tarlada, fabrikada veya herhangi bir yerde çalışmaya zorlayamaz. Eğer kadın isterse ve erkek de razı olursa, kadın kendine uygun bir işte çalışabilir. Fakat, kadının kazancı kendisinindir.
Müslüman kadının ev işi yapması bir ihsandır, çok sevaptır. Yapmazsa, günaha girmez. Zorla yaptırılamaz. Resulullah efendimizin zamanından bugüne kadar, Müslüman kadınlar bu ihsanı yapmıştır.
Her kadın, bir erkeğin ya kızıdır, ya kardeşidir, yahut hanımı veya annesidir. Kadınlara kötü şeyler reva görülmemeli, onlara layık olduğu değer verilmelidir. (R. Nasıhin)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:(Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]
(Bir mümin, kötü huylu diye hanımına kızmasın! İyi huyu da olur.) [Müslim]
(Kadın, zayıf yaratılışlıdır. Zayıflığını susarak yenin! Evdeki kusurlarını görmemeye çalışın!) [İbni Lal]
(Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Hazret-i Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hazret-i Asiye gibi sevaba kavuşur.) [İ.Gazali]
(Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl]
(En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir.) [Tirmizi]
(En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi davranan benim.) [Nesai]
(Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) [R.Nasıhin]
(Hanımının haklarını ifa etmeyenin; namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa]
(Hanımını döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.) [R.Nasıhin]
(Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir]

Kadinin Guzellik Sırlari


Pırıl pırıl saçlar, ışıl ışıl bir cilt, yumuşacık eller, güçlü tırnaklar, enerji saçan gözler, zinde bir vücut ... Tepeden tırnağa güzel bir kadın olmak hiç de zor değil. Kendinize ayıracağınz birkaç extra dakika ve her kadının bilmesi gereken minik sırlar ile güzelliğinize güzellik katın... Türkiye’nin moda portalı “modaturkiye.com” internet sitesinde bakımlı kadının güzellik sırlarını açıklıyor. Saçlarınızı düzenleyin Eliniz için kullandığınız, nemlendiricilerden biraz saçınıza sürerseniz uçuşan ve elektiriklenen saçlarınızı yatıştırmış olursunuz. Nemlendiriciyi banyo sırasında sürerseniz saçlarınızı kuruladıktan sonra daha parlak ve canlı olduğunu görürsünüz. Saçlarınızın kolay yağlanmasına izin vermeyin Şampuanlama sırasında eğer saçınzı tarayacaksanız çok sert biçimde taramak yerine hafifçe tarayın. Ayrıca kullandığınız kremi saçınızın ortasundan başlayarak uçlarına doğru sürün. Saçlarınızın daha hacimli olması için pudra kullanın Cansız saçlarınızı canlandırmayı ve daha hacimli görünmesini istiyorsanız bebek pudrası kullanın. Kullandığınız bu pudra saçınızdaki fazla yağı alacak ve saç tellerinizi daha kalın gösterecektir. Eğer saçınızın grileştiğini görürseniz kullandığınız pudranın birazını yıkayın. Çünkü çok kullandığınızda saçınıza zarar verebilir. Saçlarınızı kurutmadan önce Saçlarınızın dalgalarının kalıcı olmasını istiyorsanız kurutma makinasıyla kurutmadan önce bir müddet kendi kendine kurumasını bekleyin. Bebeklik saçlarınıza çözüm bulun Alnınızın üstünde bulunan tüy gibi ufak bebek saçlarınız için çok kolay bir önerimiz var. Diş fırçanızı ıslatın ve öndeki o ufak saçları arkaya doğru tarayın. Daha sonrada yerinde kalmaları için şekillendirici kullanarak kurutun. Sabah yaptığınız saç modelinizi koruyun Sabah evden çıkarken yaptığınız saç modelini günün ilerleyen saatlerinde de kullanmak istiyorsanız ufak tokalarla saçınıza destek yapabilirsiniz. Kepek sorununa son Şampuanlama sırasında saçınıza masaj yaptıktan sonra nemli bir havlu ile kurulayın ve tarayarak kepekleri atın. Ayrıca banyo sırasında şampuanınıza elma suyu ekleyebilirsiniz. Fakat bu karışımı uyguladıktan sonra saçınızı kurutmayıp kendiliğinden kurumasını bekleyin. Artık sabah kalktığınız zaman saçınıza şekil verebilirsiniz. Saçlarınızı kolay şekillendirin Biryantin gibi saç şekillendiricilerini kullanmadan önce saçınızı kurutun. Ama yine de biraz nemli kalabilir. Böylelikle hem kullanılması daha rahat olur hemde saçınız daha kolay şekil alır. Kendinizi iyi hissetmek için banyo yapmayı düşünüyorsanız... Duş aldıktan sonra 38 derecelik banyo suyuna 1.8 litre saki (bir çeşit Japon içkisi) ve bir avuç deniz suyu atarsanız tüm ölü hücreleriniz temizlenmiş olur. Yüzmeden önce saç bakımı Denize ya da havuza girmeden önce saçlarınızı soğuk su ile ıslatın. Böylece saçlarınız tuzlu ve klorlu suya girmeden önce kendini yeniler ve korur. Saçlarınızın parlaklığını korumak için Özellikle açık renkli saçlı kadınların yapması gereken tek şey, saçlarının parlaklığını korumaktır. Işıl ışıl saçlara kavuşmak için banoydan sonra durulama sırasında bir iki damla limonu su ile karıştırarak saçınıza sürmelisiniz. Gergin göğüslerin ameliyatsız hali Hormonal açıdan tedavi görüyorsanız (doğum kontrol hapları ya da menopoz tedavisi) göğüslerinizin gerilimini ayarlayabilirsiniz. Kullanacağınız ürünlerin içinde sıkıştırıcı ruscus, güçlendirici gingseng ve ada çayı olmasına özen gösterin. Bu maddelerin bulunduğu losyonlar, göğüsleri kaplayan deri dokusunu güçlendirir ve ferahlık verir. Rejim yaparken göğüsleriniz sarkarsa Kadınların sıkı bir rejime girdiklerinde kilo vermekten göğüslerinin sarktığı görülür. Bu durumda proteini zengin rejimler yapmalısınız. Böylece elastin ve kolajen lifleri esnekliğini kaybetmemiş olur. Kirpiklerin görünüşü Eğer sürdüğünüz rimel, kirpiklerinizi istediğiniz gibi göstermiyor ve çipil çipil bir görünüm veriyorsa rimeli kesinlikle kirpik uçlarına sürmeyin. Bunun yerine kirpik diplerine derinlemesine sürmeyi deneyin. Cildiniz parlıyorsa Cildinizi kurutmadan matlaştırmanız gerekir. Fondöteninizi sürmeden önce matlaştırıcı kremler kullanmalısınız. Ve günlük kremler kullanırken bunların jel olmalarına özen gösterin. Gözlerdeki şişlik Sabahları uyandığınızda gözleriniz kızarmış ve şişmişse uyudunuz odayı havalandırmalısınız. Daha sonra ise rahatlatıcı losyona batırdığınız pamuğu gözlerinizin üzerinde en az 10 dakika bekletin. Aseton kullanımı Asetonlu pamuğu tırnağınız üzerine sürtmek tırnaklar için çok sakıncalıdır. Bunun için pamuğu bir kaç saniye tırnağın üzerinde beklettikten sonra tek hareketle ojeyi çıkarabilirsiniz. Manikür sırları Tırnağın kenarındaki ince deri parçalarını kesmek hiç de sağlıklı değil. Bu nedenle fazla deri parçaları ucu pamukla sarılmış küçük bir çubuk yardımı ile arkaya doğru itilebilir. Güne zinde başlamak Sabahları yorgun kalıyorsanız vücudunuzu toksinlerden arındırmak için bir bardak limonlu ılık su içebilir, cildinize de maden suyu ile masaj yaparsanız canlandırmış olursunuz. İyi bir manikür Tırnaklarınız zarar göreceğinden asla metal törpü kullanmayın. Karton, tahta veya plastik törpüyü tercih edin. Özellikle aynı yöne doğru törpülediğiniz tırnaklarınız yanlara doğru törpülediğiniz tırnaklara göre daha sağlıklıdır. Yumuşak eller El kreminin cildinize daha iyi nüfus etmesini istiyorsanız; ellerinizi içi sıcak su dolu bir tencerenin üzerinde tutun. Böylece cilt üzerindeki gözenekler açılacak ve krem cilde kolay nüfuz edebilir. Göz makyajı temizliği Göz makyajınızı temizlerken göz kapağı ve çeversini ovuşturmamalısınız. Bunun için kullandığınız ürünü göz kapağınıza sürdükten sonra bir parça pamukla göz pınarından dışarıya doğru hafif dairesel hareketlerle silin. Kırılmayan tırnaklar Tırnaklarınızın daha sert olmasını istiyorsanız ılık suyun içine zeytin yağı ve limon suyu ekleyerek ellerinizi bir süre içinde bekletin. Tırnaklarınız olduğundan daha sert olur. Mat dudaklar için Mat rujları seviyorsanız dudak kalemi kullanmalısınız. Böylece dudaklarınız parlamayacak ve çerçeveyi çok fazla taşırmadığınız sürece dudaklarınıza ayrı bir dolgunluk kazandıracaktır. Sadece dudak kalemi ile de dudaklarınıza renk verebilirsiniz. Ama burada dikkat etmeniz gereken bir nokta var; kalemi dudağınıza dik hareketlerle sürdükten sonra parmağınızla iyice dağıtmalısınız. Farların kullanımı Eğer farlarınız göz kapaklarınızın üzerinde birikiyorsa kesinlikle yağ bazlı farlar kullanmayın. Yoğun renk pigmentleri içeren pudra farlardan kullanmalısınız. Hafif sedefli farlarda bu konuda çok kullanışlı. Çünkü içeriğindeki sedefli maddeler göz kapağının üzerine yapıştığı için birikme yapmaz. Ellere süt banyosu Manikür yapılırken su yerine artık süt kullanılıyor. Ellerinizi en az beş dakika ılık sütün içinde dinlendiriseniz elleriniz ve özellikle tırnaklarınızın güçleneceklerini göreceksiniz. Buzlu dudak kremi Eğer dudak kalemi kullanıyorsanız size önemli bir tavsiye. Kalemi kullanmadan önce buzlu bir kabın içinde bekletirseniz daha iyi sonuç alırsınız. Susuz ciltler için Vücudunuzda su eksikliği varsa badem özlü bakım kremleri kullanmalı ve yeşil çay içmelisiniz. Diş sağlığı Diş etlerinizi kuvvetlendirmeniz için küçük taneli tuzları diş fırçanızın üzerine koyun. Daha sonra da diş etlerinize kadar dişlerinizi fırçalayın.

Tesettur